28 Ocak 2010 Perşembe

"Bir Ruh Macerası" Analizi



Ayşe Şasa’nın ruhunun maceralarını anlattığı, kelimelere ruhunu damıttığı kitabı “Bir Ruh Macerası” Timaş yayınlarından çıktı.Kitap nehir söyleşi tarzında yapılmış. Leyla İpekçi,Meryem Atlas ve Berat Demirci konuşmaları gerçekleştirmişler.

Kitap Fuzuli’nin şu beytiyle başlıyor: “Kader senin hoşnutluğunu kazanmaktan başka bir iş yapmıyor; Kaza ise daima sana boyun eğmeye devam ediyor.”

Kitap ilk başta bir otobiyografi ve bir insanın hayatına ve özellikle ruh dünyasına tanıklık eder gibi gözükse de aslında bize ve ülkemize dair derin sosyolojik gerçeklikler barındırıyor. Ne yazık ki bu sosyolojik gerçekler en acı tarafından anlatılıyor. Kitabı bitirdikten sonra, sosyoloji ve siyaset birikimimden elde ettiklerimle çok derin şeyler düşünebildiğimi , aslında bir hayata tanıklık ederken bir ülkenin kaderine de tanıklık ettiğimi fark ediyorum.

Aile sosyolojisinden öğrendiğim her şeyi alt-üst eden ya da özetleyen ya da beni çok derin düşünmeye sevk eden şu kısmı nakletmek istiyorum evvela. Söyleşiyi yapan şunu soruyor: “Eve geldiğinizde rahatlıyor musunuz?”(Ayşe Şasa bu esnada ilkokul yıllarını naklediyor). Hayır diyor, “Ev sığınacağım bir yer olmadı hiçbir zaman”. Bu zihnimde şimşeklerin çakmasına sebep oluyor. Bir çocuk düşünün ki ev onun için sığınılacak ve rahatlanacak bir yer değil, üstelik tüm korkularının sebebi. Bu müthiş bir paranoya.

Kitapta anlatılan aile profilinin aslında ne kadar da dönemim konjonktürel (üst-elitist) yapısıyla uyuştuğunu görebiliyoruz. Şasa o döneme ait şu imrendiğim sosyolojik tahlili yapıyor: “Anne ve babamın kuşağı, çift kimlik veya parçalanmış kimliklerle dolaşıyorlar;işte annem bir tarafta geleneğe bağlı , bir tarafta Batı’yı idealize ediyor;ama arkadan gelen bana geleneğe ait hiç birşey verilmiyor. Dolayısıyla Ayşe Şasa ve onun gibiler serada yetişmiş bir bitki gibi Batı mahsulü özel aşılarla , özel ilaçlarla yetiştiriliyor.”

Yine kitapta beni vuran bir çocuğun ruh analizini yapan bir kısım: “Yedi sekiz yaşlarındaydım, bir kağıda “ Ben çok yalnız bir çocuğum, bu şişeyi bulan lütfen beni arasın!” diye bir not yazıyorum… Şişeyi denize atıp, rıhtımdan uzaklaşmasını seyrediyorum.” Bu basitçe bir çocuk sezgisi değil, seradan kurtulmak isteyen bir fidenin haykırışları bana göre.

Kitapta Şasa’nın sol ideolojiden nasıl etkilendiği ve bunun ne gibi bir çıkmaz olduğunu anlaması da anlatılıyor. Batı’dan devşirilen Burjuva düşmanına karşı, yine Batı’dan devşirilen marxsizm silahını kuşanmak. Kim düşman,kim dost…

Ve kitabın sonları Şasa’nın ruhunu doğru dehlizlere sokmasıyla devam ediyor. Bir ruhun nasıl sukuta erdiği, kalbine nasıl sekinetler indiği anlatılıyor. Yıllardır aynı toplum içinde yaşadığı fakat hiç haberdar olmadığı Müslüman camiayla tanışması da bana çok enteresan gelir. Bu aslında o dönemi yaşamış pek çok kişinin halini arz ediyor. İdeolojik körlüğün en dehşet verici yanı bu olsa gerek.

Kemal Tahirle dostluğu, Rauf Orbay’ı dayı olarak hayatında nasıl benimsediği, hepsi kitabın içine buğu buğu süzülmüş. Metaryalizmin, Kapitalizmin ve seküler hayatın en dehşet verici yanlarını da görebiliyoruz bu hayat hikayesinde. Kemal Tahir’e dair anlattığı şu bölüm çok ilgimi çekti. Kemal Tahir’den idam edilecek bir mahkumun son anlarında konuşması rica ediliyor , fakat sabaha kadar konuşacak bir şey bulamıyor. Ve Şasa’nın imrendiğim şu çıkarımı zihnime nakış gibi işleniyor: “Bu dünyada bütün konuşmalar geleceğe aittir, geleceği olmayan bir adamla konuşacak hiçbirşey yoktur.”

Ve idraklerimize giydirilmiş en güzel sözü yaşayarak söylüyor Şasa: “vahiyden uzak yaşamak ne korkunç bir şeymiş.”Evet, vahiyden uzak yaşamak çok korkunç bir şey, hayatın idrakine uzun yıllar görünenler ile varabilirsiniz, ruhunuzu ve aklınızı bilgilerle doldurabilir ve bunları ilah haline getirisiniz. Bunu da yapmıyorsanız zaten boşlukta yalpalamaktan başka çareniz yoktur. Fakat bilgiyi, rasyonaliteyi ilah haline getirenler de belli ki bir İlah arayışı içindeler. Ve farkındalık sürecine girdiklerinde çoğu için artık geç kalınmış bir zaman dilimine girilmiş oluyor. Ama yine de her şeye rağmen sorgulayan zihinlerin, merhametlerini ufak karşılıklara satmamış olanların gerçeği görebildiklerine sevinçle şahitlik ediyoruz . Onları seviyoruz, cennette hep beraber olmak istiyoruz, dua ediyoruz…

Şiddetle okumanızı ve notlar almanızı tavsiye ediyorum.

İyi okumalar.

Bir ruh Macerası-Ayşe Şasa

Timaş yayınları-2009

160 sayfa

Fiyatı: 8.5 TL

Bizim geleceğimiz gelmedi henüz,

Bizim geleceğimiz ölünce gelecek…

-Sümeyra-

1 yorum:

Abuzade dedi ki...

Kitabi henuz bitirdim gayet surukleyici. Hanimefendinin ismine ilk kez bundan birkac ay evvel okudugum Suna Kıraç'in 'Ömrümden Uzun İdeallerim Var' isimli kitabinda rastlayip hayat hikayesini merak etmistim. O kitapta Vehbi Koc'un kizi Suna'nin liseli senelerinde her gece yatmadan evvel 'ya rabbi bana da Ayse Sasa'nin hayati gibi bir hayat yasamak nasip et!' gibisinden bir duasi oldugunu okumus ve pek ilginc bulmustum.

Acaba haniemefendinin hangi tarikata mensup oldugu hakkinda malumatiniz var mi?