29 Haziran 2014 Pazar

Ramazan ve Af!

Bu ramazan kendime ufak da olsa hedefler koydum.
Mesela geçen Ramazan uyguladığım "restoran iftarına hayır"  formunu sürdürmek niyetim.Ramazanın bir ruhu var ve biz o ruhtan giderek uzaklaşmaya çabalıyoruz adeta.Ne de olsa o kadar aç kalıyoruz ya her şeyin en güzelini yiyip içmek, en güzel şekilde eğlenmek hakkımız.
Biz yok muyuz biz.
Ne kadar önemli ne kadar değerliyiz.
Biz olmasak ne olurdu dünya.
Semirmiş egolarımız.
Diğer hedefim her akşam teravih namazı kılmak.
İftarda az yemek, çorba içtikten sonra akşam namazını az dolu mideyle kılmak.
İftarda ağır şeyler yememek, teravih namazını rahat kılmak.
Bunun gibi şeyler.
Bir şeyler yapmayı boş verdikçe, yapmamız gereken en temel ritüelleri bile yapmak nefsimize ağır gelmeye başlıyor.
Mesela bu ramazan daha az konuşup daha fazla düşünmek. Önceden belirlediğimiz iki kitabı ibadet aşkıyla okuyup bitirmek.
Hedef koymak kadar hedefe ulaşıp sonuç almak da önemli.
Bu hedeflere ulaştığımızda, Rabbimiz bize çok daha fazlasını lütfedecektir. Buna şüphe yok.
Allah'ım hedef koymakta ve o hedeflere erişmekte bana yardımcı ol.
Günahım dağlar kadar, bu günah yükü altında ezdirme, affet Allah'ım.
Günah işlemek bizim azgınlığımızdan, affetmek ise senin şanındandır.
Sana yakışan, bizim kurtuluşumuzdur.
Umulur ki, bu hedefler bir zerre olsun bağışlanmamıza vesile olur,
Ya Rab!

1 Şubat 2013 Cuma

işte insan


Duydukların, bir yanlış anlamanın sonucu, yanlış ve eksik bir anlayışın.

Başkalarının günahıyla aziz olamazsın der Çehov.

Kendi re’yini kullanacaksın demek ki.

Ve kendi rüyetine dayanacaksın.

Güvenme o halde başkalarının düşlerine. Kendi düşünle amel et, seni sana gösterebilecek bir düşle.

Kimbilir, belki de bir tek düşle.

Duymadın mı, önce mücahede, sonra müşahede buyurmuş Şeyh-i Ekber.

Kavga etmedikçe kendini tanıyamazsın. Kendini karşına almadıkça.

Kendini, yani tüm dünyayı.

Tevbe edebileceğin günahların varsa, ne mutlu sana! Kendisinden dönebileceğin, vazgeçebileceğin, yaptığına pişman olacağın günahların, ama senin günahların, sana mahsus günahların, yapamayacağını zannettiklerin ama yaptıkların.

Tevbe etmek demek, ayağa kalkmak demek, her düşüşünde yeniden kalkmak.

Düşüşlerin, yolda oluşunun alâmeti. Düşe kalka yürüyüşünün. İnsan oluşunun.

Düşmekten korkmamalısın o hâlde. Korkacaksan, ayağa kalkamamaktan kork!

Düşersen, ayağa kalkmaktan kaçınma! Düş, ama her defasında yeniden kalk!

Günahların da senin, tevbelerin de.

Düşüşlerinle kemâle ereceksin, ve günahlarından dönüşlerinle.

Noksanlarınla, eksiklerinle, yetersizliklerinle âlemin kemâline katkıda bulunacaksın.

Noksan olmayaydın âlem noksan olurdu, senden, senin eksiklerinden, noksanlarından, yetersizliklerinden mahrum kalırdı.

Düşmedikçe kalkamazsın.

Günah işlemedikçe tevbe edemezsin.

Sözün özü, bağışlamadıkça bağışlanamazsın.

Musil’in şu sözünü hatırla:

Herkesin, yaptığı işlerde masum olduğu ikinci bir vatanı vardır.Haklılaştırmadan, kendini temize çıkarmadan içinde rahat edemeyeceğin yapma(cık) adaları boşver de sen, içinde yanmaktan gocunmayacağın öz vatanında ikamet etmeyi sürdür. Cehenneminde. Kendi ateşinde. Kendi günahların sebebiyle. Kendin için.

 dücane cündioğlu

9 Ocak 2013 Çarşamba

söylemediklerimiz

birisine söylemeyeceğimiz şeylere sahip olduğumuzda

ancak o zaman

bizden birşeyler olabilir.

tıpkı bu

yazdıkları ile değil

yırttıkları ile yazar olanların

oldukları gibi...

!?'^+&%_---+$£{

CACIK

22 Ağustos 2012 Çarşamba