30 Mayıs 2010 Pazar

14 Mayıs 2010 Cuma

Kıyamet Sinemalarda...

Bir sürü insan var etrafta
Kuşlar hicaz makamında
Yemyeşil çimenler etrafta
Güneş yine göz kamaştırmakta

Kainat zikre dalmış
İnsansa gaflet uykusuna
Tefekkür abidesi
Lale, sümbül, gül, papatya

Bunca kusursuzluk arasında
Tek kusurlu olan:"insan"
Bunca nimet arasında
Kendinden bihaber insan

Ve sen Ey!
Uyan!

Ne zaman?

Kıyamet

Pek yakında

Sinemalarda

Sakın Kaçırma

12 Mayıs 2010/Kampüs

Sümeyra AKTAŞ

13 Mayıs 2010 Perşembe

Geçmiş Olsun Sümeyra

Keşke bir mağaraya sığınabilsem

Saçak altına sığınamayacak kadar tehlike altındayım

Çok bomba var dışarıda

Cesetler saçılmış etrafa

Üstelik hepsi de canlı!

Acı kokuyor hava

Bacalar günah tütüyor

Vurulan yerde bitmiyor güller

Sadece kalpleri kanatıyor dikenler

Keşke bir mağaraya sığınabilsem

Kehf ashabı ile uyusam

Sonra uyansam

Tehlike geçmiş olsa

Geçmiş olsun Sümeyra…

Ölüm Nasıl?

Ağlayarak mı arşınlamalı yolları?

Susarak mı kurşunlamalı kuşları?

Unutarak mı yakmalı aşkları?

Islık çalarak mı aramalı anıları?

Ölüm nasıl?

Güzel mi?

Sümeyra AKTAŞ

5 Mayıs 2010 Çarşamba

إِنَّ الْإِنسَانَ لَفِي خُسْرٍ


İnnel insâne le fî husr(husrin)
"insan mutlaka bir ziyandadır."(Asr 2)

İnsan Dört Zindanda Dine Karşı Din Kuran Bir Hayvandır

Beşer ve İnsan arasındaki fark şudur: Beşer denildiğinde kastedilen, varlıkların gelişim süreci sonucunda yeryüzüne gelmiş bulunan, bugün de yaşamakta olan ve bu türden üç milyar bireyin şimdi de yeryüzünde eylemde bulunduğu iki ayaklı canlı varlıktır.
İnsan dendiğinde ise, olağan dışı , üstün ve bilmecemsi gerçek anlaşılır ki özel bir tanımlamam vardır. Bu tanımıma tabiatın diğer görünüş ve belirtileri girmez. Şu halde iki insan kavramı vardır: Birisi biyolojinin konusu olan insan, diğeri ise şairin, feylosofun söz söylediği, dinin ilgilendiği insan.
İşte o insan insan zannedip kendisini dine karşı bir din de icat ediyor, Yaratıcıya da kafa tutuyor.Bazen beşer ya da hayvan olarak kalsa daha iyiydi be diyesini getiriyor insanın.Bazen de bir sürü gibi hep birden ölüyor .Çok can sıkıcı oluyor.Ama düşünmüyor, ah bir düşünebilse.neyse.

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Bilgisiz Eleştiri/Bilgesiz Toplum

İnsan bilmediğinden korkar ve yine insan bilmediği ve korktuğu şeyi yok etmek adına var gücüyle eleştirir. Neden eline bir silah alıp da vurmaz, neden eleştirir? Çünkü modern zamanların fikirleri, hele ki bilgi toplumunun zararlıları! silah ile dirilip eleştiri ile yok olabilirler. Ve bunu bilenler var güçleriyle, yok etmek istediklerini değersizleştirme eylemine girişirler. Ve sonuçta sıfıra sıfır tadında bir zafer! olur.

Özellikle gençler arasında daha çok müşahede edebileceğimiz bu durumu kendi perspektifimden değerlendirmek istiyorum. Bu durumu bir sosyal bilimci olarak şu şekilde formülleştirebilirim: Değersizleştirmek=Eleştirmek=Yok etmek. Eleştirmenin de bir adabı var savına cevaben zevatın geliştirdiğini düşündüğüm formül aşağı-yukarı böyle. Evvela yok edilmesi istenen kişi/ideoloji/inanç değersizleştirilecek sonra bir güzel eleştirilip canı çıkarılacak, haliyle mecalsiz kalan kişi/ideoloji/inanç yok edilmiş olacak.

İdeler dünyasında düşünmesi ve uygulaması son derece basit olan formül gerçek dünyada da bu kadar basit hale gelmeye başlayınca insan bunun sebeplerini öğrenmek ihtiyacını hissediyor. Ve sebebe indikçe, bir başka sebeple karşılaşma ihtimaliniz artıyor. Olayı biraz daha somut hale getirecek olursak daha rahat durum değerlendirmesi yapabiliriz. Üniversitede okuyan yahut üniversiteyi bitirmiş bir genç, internet sitelerinde yahut arkadaş grubunda A yazar kişisi hakkında eleştirilerini dile getirmektedir. Ve fakat bu eleştiri ilânihaye bir sorunu dile getirmekten ziyade o kişinin aslında değersiz olduğunu ima edip, daha sonrasında eleştiri yahut bir dozaj fazlası hakaret ile etkisiz hale getirilmesinden mütevellit yok etme girişimine dönüşebilmektedir. En acısı bu gencimizin yok etme girişiminde bulunduğu yazar kişisinin hakkında edindiği bilgi bir internet sözlüğü tanımını geçmemektedir.

Vurun abalıya makamından üniversite gençliğini ithama kalkışmak istemem lakin ortada duran sosyolojik realite ibresi de bu noktada mıhlanmış duruyor. Elbette ki bu durumun müsebbibini gençlik diye adres gösterip işin içinde sıyrılmak kolaycılığına kaçmayacağım. Bu gençliği oluşturan dinamiklere bakacağım. Evvela cumhuriyet sonrası ortaya çıkan grupların zenci-beyaz çatışmasına dönüşen ilişkileri fikir denilen şeyin nasıl ucuza gittiğini gösterebilir. Dört bir yanımızın, sağımızın, solumuzun, önümüzün ardımızın düşmanla çevrili olduğuna inandırıldığımız bir ortamda başkaca bir anlayışın filizlenmesi beklenemezdi. İşte bu düşman öteki ya da bize yakın gelmeyen tüm metaforlara karşı gelişen formül de kaçınılmaz olarak bu oluyor: Değersizleştirmek=Eleştirmek=Yok etmek. Dönemsel olarak dünya büyük bir değişim/dönüşüm geçirirken bizim hala gösterilen düşmana vurmamız komik oluyor. Belki de düşmanı yok etmekle harcayacağımız zamanı ilerlemek için harcayabilirsek bu komiklikten kurtulabileceğiz.

Peki ben eleştirmeyi mi eleştiriyorum? Elbette ki hayır. Hatta bu yazıdan bunu anlama ihtimali olanlara karşı büyük bir HAYIR. Sadece bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olduğunu zannedenleri tahlil etmeye çalışıyorum.

Son söz: İlim sadece internetteki sözlüklerden öğrenilemeyecek kadar kutsal bir bilgi kaynağıdır. Ki bu kutsallığa inandığınız ölçüde eleştirme hakkını kendinizde görebilirsiniz.