21 Mart 2010 Pazar

İrticaya Kapalı Mektup

Sevgili İrtica;

Evvela selam eder, akabinde kelama girer, sonra meramımı hitam’a erdirebilirm.

İsmet Özel’in senin için yazdıklarıyla başlamak istiyorum mektubuma: “ Eskiden ne iyiydi, irtica diye bir şey vardı. Gerektiği zaman irtica var, irtica hortladı derdik ve böylelikle siyasi rakibimizi köşeye sıkıştırırdık. Eskiden ne iyiydi. Defalarca peynir gemisinin lafla yürüdüğünü ispat etmişti. Şimdi öyle mi ya? Şimdi ne zaman irtica lafı etsek bazıları “ siz Müslüman değil misiniz?” diye soruyorlar. Ama eskiden ne iyiydi.” Ben de İsmet Özel’in avukatıyım, sözlerini savunma makamındayım. Malum sen yokken köprüden çok sular geçti, devir avukatlık devri şimdi. Gündemden haberdar mısın eskisi kadar bilmiyorum ama avukatlık son dönemlerde epey moda. Herkes birilerinin avukatlığına soyunuyor, tıpkı bir zamanlar seni potansiyel suçlu ilan ettikleri gibi…

Senin için Büyük Türkçe sözlük ne diyor diye baktım, şunlar yazılıydı: 1-“reca” dan dan, ümit etme, umma, korkulu umuş. 2-Geriye yönelme, gericilik. Her ikisi de seni anlatıyor diye düşünüyorum, bizi anlatıyor diye düşünüyorum irtica. Hem birileri senden feci halde korkup post modern darbe yapabiliyor, hem de Beni, Zehra’yı, Muhammed’i tehlikeli ilan edebiliyordu. Hey gidi günler…

Eskiden TV düğmesine basar basmaz seni duyardık kanallarda. Duyardık diyorum zira seni gören olmamıştı civarlarda. Epey medyatiktin o zamanlar, hatırlıyorum da. Birilerinin de sözde korkulu rüyasıydın aynı zamanda, ya da iktidar ortaklığı için bir can simidi de olabilirdin… Ortaokulda, lisede, üniversitede tüm dini kisvelerime, ritüellerime, bakışıma, duyuşuma seni iliştiriverirdim -aramızda kalsın bunu sırf eğlence olsun diye yüksek sesle dillendirirdimJ- Ben seni içselleştirdikçe, birilerinin bundan fena halde korktuğunu neşe dolu ellerle ovuştururdum.

Eskiden ne çok heybetliydin irtica. İsmin anılınca bir korku düşerdi malum yüreklere. Laike ablalar pasta, börek günlerinden kalkıp, malum pankartları nasıl kaptıklarını bilemeden meydanlarda alırdı soluğu, bağırdıkça içlerindeki korkunun azalacağına inanmışlardı besbelli. Biz de sana inanmıştık irtica, eskiden ne iyiydi, ismin anılınca heyyyt... Şimdi sana üniversite kampüslerinde, GATA’ DA, OYAK-Renault’ da, Ordu evlerinde filan rastlıyorum. O dehşetengiz gözlerin bakışları da gözümden kaçmıyor. Eskisi kadar korkutamıyorsun onları ama, bir zamanlar nefesini ensesinde hissedenler şimdi seni unutmuş gözüküyor irtica. Takıyye yapıyor olmasınlar sakın? Özellikle kampüste yasaklı bölgelerde başörtüsüyle dolaştığım esnada beliriveriyorsun, belki de içimden doğuyorsun irtica. Ben laikliğe yakalanmamak için dua ile kum serperken üstlerine seni hissediyorum kalbimde.

Hayır, nostalji olsun diye yazmıyorum bu mektubu sana, şunu bilmeni istiyorum yalnızca: Bir zamanlar senden korkanlar, şimdi başka başka şeylerden tir tir titriyorlar irtica. Biz ise o zamanda Allah’tan korkardık, şimdi de, aramızdaki muazzam fark buradan geliyor zannımca.

Mektubuma son verirken tekrar selam eder, heybetli günlerini trajik hatıralar ve tebessümler eşliğinde yâd ederim.

Rica ederim…

Hiç yorum yok: